Çarşamba, Nisan 11, 2012

Artık Çocuk Olamayız

Bir Edi Büdü hikayesinde mutlu olmaktı çocukluk.

En büyük hayallerin yeni bir oyuncak olması kadar, yalın sevginin nefret kadar gerçekçi olduğu tek çıkar, hesabının bayram sabahı öpülecek ellerden gelecek harçlıklar üzerine yapıldığı, masumiyetin koşmaktan sırılsıklam olmuş atletin enseye değen kısmından hışımla yakalayıp 'hasta olucaksın koşturma diyorum sana!' cümlesini sarfeden annenin suratına bakıp pis pis sırıtmaktan geçtiği...



İnadın, banane banane nidaları eşliğinde hareket ettirilen omuzlara bindiği, kandırmacanın bir saklambaç oyununda arkasında durduğu ağacın ardından "ben burda değilim bulma beni" cümlesine gizlendiği...

Kirlenmenin mutluluğu yansıttığı, gülümsemenin çamurlu bir suratta çarpık süt dişlerinin arasından göründüğü, cepteki tek demir parayla alınan leblebi tozunun paylaşılıp, akan burunların tek hamlede kazağın kollarına silinmesi kadar kendin olmaktı çocukluk.

En sevdiğin yemeğin salçalı sosis, en sevdiğin kahramanın Süpermen olması, "büyüyünce astronot olucam ben oluuum" dediğinde "bende lan" diye karşılık veren dostların varlığı, hayallerinin küçümsenmediği, en güzel şeyin hayal kurmanın kendisi olduğu bir zaman... 

Çocuk olmak, anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı sorusuna, anneden yenen fırçanın ardından "babamı" diyecek kadar dürüst olmak, sonra "ama senide çok seviyorum ki" diye annenin boynuna atlamaktı.

Şimdilerde çocukluk, beton binaların arasında bir avuç bırakılan yeşilde doğayı bulmaya çalışmak oldu. Şirin Baba'nın Bismillah diye cirit attığı çizgi filmlere, kan ve şiddet içeren bilgisayar oyunlarına,  bilmem kaç yüz liralık sözde oyuncaklara alet edildi. 

Artık koşmaktan terleyen çocuklar yok, bilgisayar masasında sabahlayan gözlüklü çocuklar var. Düşmek, kavga etmek, yaralanmak, ağlamakta yok! Sanal bebekler var. Annesine ve babasına yabancı, parayla mutlu edilen çocuklar... hayalleri ellerinden alınan, sevgiye aç bırakılan...

Bayram sabahına anlam yüklenmiyor artık. Hiç bir özelliği yok alınan yeni şeylerin, zaten tüketmeye koşullanmış çocukluğun gözünde.

En sevilen yemek McDonalds, en sevilen kahraman en çok öldüren karakter. Süt dişlerinin arasından dökülen kelimeler boylarını çoktan aşan küfürler, artık çocukluk masumiyet için yeterli değil! Çünkü; istismar edilmemeleri gerekiyor abileri ve ablaları tarafından. Dünya ruhlarının ırzına geçiyor, en çok güvendikleri büyükler bedenlerinin

Çocuk olmak yok artık!

At yarışı gibi o sınavdan o sınava koşturulan, her gün haberlerde duydukları tecavüz haberlerinden korkan ailelerin evlerine gizledikleri, anne ve babasını haftasonları gören ayrılmış ailelerin yetim, ürkek, doğuştan yalnızlığa itilen, paylaşmanın öğretilmediği, masallar dinleyemeyen, toplumun şiddetine mağruz bırakılan küçük insanlar var!

Çocuklarımıza bıraktığımız dünya bu işte! 

Ve belki de onların çocukları Benjamin Button olucak! Bir farkla! Çocuk olamadan ölerek...